Kürtaj Hakkı
- Emre Tan
- 12 Şub 2024
- 12 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 13 Tem 2024

Amerikan Anayasa Mahkemesi (Federal Yüksek Mahkeme- Supreme Court) dünyanın en güçlü anayasa mahkemesi. Verdiği kararlar tüm hukuk çevreleri tarafından ilgiyle takip ediliyor, kararlardaki karşı oylar dahi çok detaylı irdelemelere tabi tutuluyor.
Yüksek Mahkeme 24.06.2022 tarihli Dobbs v. Jackson Women’s Health Organization (Dobbs Kadın Sağlığı Örgütüne karşı) kararı[1] ile yeniden dünya gündeminin birinci sırasına yerleşmişti.
Bu karar Kürtaj Hakkı ile ilgili ve bu karar ile Amerikan Yüksek Mahkemesi 49 yıllık içtihadını ortadan kaldırmış bulunuyor. Dobbs kararı o derece merak ediliyordu ki, karar taslağı (Yüksek Mahkeme tarihinde bir ilk olarak) Mayıs 2022 de basına sızdı ve tabiatıyla çok büyük bir gürültü kopardı[2].
Bu karardan hareketle bu yazımızda hukukçu olmayanların da anlayacağı şekilde kürtajın hukuki çerçevesini çizmeye ve dünyadaki halihazırdaki durumunu basitçe resmetmeye çalışacağız.
Konuya ABD Yüksek Mahkemesi ile başladığımız için aynı yerden devam edelim ancak tarihte birkaç geri adım atarak bunu yapalım.
1973 yılına gelindiğinde ABD içerisinde kürtaj konusunda ortak bir hukuk uygulaması yoktu. Eyaletler kendi yasalarını yapabildikleri için pek çok eyalet kürtajı yasaklamış ve kürtaj yapan ve yaptıranlara hapis cezası öngören kanunlar çıkarmışlardı. Amerika’nın 50 eyaletinin 30’unda kürtaj istisnasız olarak yasaktı. 16 eyalet ise sadece bazı istisnai durumlarda, örneğin tecavüz, ensest veya anneye yönelik sağlık tehdidi gibi hallerde, kürtaja izin veriyordu. 3 eyalette sadece eyalet içerisinde yaşayan kadınlara kürtaj hakkı tanınmış idi. Bunlar arasında sadece New York kürtaja genel olarak izin vermişti.[3]
1973 yılı başında ABD Yüksek Mahkemesi bu çeşitliliğe son veren Roe v. Wade kararını verdi. Bu karar ile Yüksek Mahkeme kürtajı ABD Anayasası kapsamında görülen Mahremiyet Hakkı içerisinde mutlak bir hak olarak tanımladı ve hamileliğin ilk 3 ayında kürtajı ülke çapında suç olmaktan ve yasak olmaktan çıkardı. Böylelikle ilk defa kürtaj konusunda federal bir çerçeve çizilmiş oldu.[4]
Pek çok tartışmalar olsa da bu karar 49 yıl boyunca uygulandı, ta ki 2022 yılına gelinceye kadar. 2021 yılında Teksas’ta Teksas Kalp Atış Yasası[5] adı verilen bir yasa çıkarıldı. Bu yasaya göre fetüsün kalp atışlarının duyulabildiği andan itibaren kürtaj tekrar yasaklandı. Yüksek Mahkeme yukarıda bahsettiğimiz 24.06.2022 tarihli Dobbs v. Jackson Women’s Health Organization kararı ile 1973 tarihli Roe v. Wade kararını iptal edip kürtajın federal anayasa kapsamında korunmasına son vererek bu konunun her bir eyalet tarafından yasa ile düzenlenebileceğine hükmetti. Yani kararı eyaletlerin takdirine bıraktı. Bu karardan sonra bazı eyaletler hemen kürtajı tekrar yasaklama yoluna gittiler. Şu anda 13 eyalette kürtaj yapılmasına cezai yaptırım uygulanıyor ve bu eyaletlere her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor.[6]
Yukarıda bahsettiğimiz ve Yüksek Mahkemenin önüne gelen her iki dava Teksas eyaleti ile ilgiliydi. Çünkü Teksas kürtaj konusunda ABD’deki en katı eyalet.
Yüksek Mahkemenin 2022 kararından sonra Mayıs 2023’te Kate Cox isimli hamile bir kadın bebeğinin ölümcül bir doğum riskine sahip olduğunu, bebeği doğurması halinde bu durumun ileride çocuk yapma şansını da azaltacağını öğrendikten sonra kürtaj yaptırmak istedi. Dr. Damla Karsan, hamileliğin tıbbi risk olan istisna kapsamında kaldığı yolunda rapor düzenleyerek bu kürtajı yapmayı kabul etti. Kate Cox, kocası ve Dr. Damla Karsan bu kürtaja izin verilmesi ve ceza ve lisans kaybı gibi yaptırımlarla karşılaşmamak için dava açtılar. Neticede Teksas Yüksek Mahkemesi söz konusu hamileliğin tıbbi istisna kapsamında kalmadığını belirterek davayı reddetti.[7] Bu sebeple Cox ailesi kürtaj için başka bir eyalete gitmek zorunda kaldılar. Bu dava kabul edilmiş olsa idi Federal Yüksek Mahkemenin 2022 kararından sonra Teksas’ta tıbbi istisna kapsamında izinle yapılan ilk ameliyat olacaktı.[8]
Demokrat Partili bir başkan olan Joe Biden kürtaj hakkı savunucularından. Bu olaydan sonra Başkan Biden’ın eşi Jill Biden, Kate Cox’u, Mart ayındaki Devletin Durumu konuşmasında kendisi ve Başkan Joe Biden’ın davetlilerinden biri olarak davet etti.[9]
Kürtaj gerçekten de oldukça girift bir konu. Çünkü kürtajın çerçevesi sadece hukuk içerisinde kalmıyor, tıp ve biyoloji bilimleri olsun, dini kurallar olsun, her toplumda az ya da çok farklılık gösteren etik veya kültürel normlar olsun bunların hepsi kürtaj ile ilgili.
Mesela “bir insanın yaşamı ne zaman başlar” sorusunun cevabı kürtaj hakkındaki tartışmaların odak noktalarından birini oluşturuyor. Ancak bu soruya hukuk bilimi farklı bir cevap verirken, tıp-biyoloji farklı bir cevap verebiliyor. Dini kurallar ile toplumsal ve etik kurallar ise bu soruyu bambaşka bir şekilde cevaplandırabiliyorlar. Bu sebeple herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir cevaba ulaşmak oldukça zor oluyor.
Öte yandan “kadının kendi bedeni üzerindeki hakkının sınırı nedir” sorusuna da farklı çevreler farklı cevaplar veriyorlar.
Bir görüşe göre insan yaşamı döllenme ile başlıyor ve döllenmeden sonra yapılacak her kürtaj masum bir yaşamı sona erdiriyor.
Diğer bir görüşe göre ilk altı ay içerisinde cenin rahim dışında yaşayamadığından ilk altı ayda bireysel yaşam başlamamış oluyor, ancak altıncı aydan sonra başlıyor.
Başka bir görüş, nadir de olsa 6 ay içerisinde erken doğan çocuklardan çok az da olsa bazılarının yaşayabildiği için isteğe bağlı kürtajın ilk 3 ay içerisinde mümkün olabileceği, dördüncü aydan itibaren yapılmaması gerektiği yolunda.
Bir başka görüşe göre her insanın kendi bedeni üzerinde karar verme ve tasarruf etme hakkı var ve kürtaj da kadının kendi bedeni üzerinde karar verme hakkı kapsamında kabul edilmeli ve bu konuda son söz hakkı, bedenin sahibi olan kadına verilmeli. Bu durumun aksini kabul ayrıca kadın-erkek eşitliğine de darbe vuruyor.
Bir başka görüş ise karma bir yolu tercih ederek sadece zorunlu veya istisnai durumlarda kürtaja izin verilebileceğini kabul ediyor. Bu istisnaların sınırı ise belirsiz. Kimisine göre annenin ölüm tehlikesi varsa kürtaj yapılmalı. Kimileri ise tecavüz veya ensest durumunda kürtaj yapılabileceğini düşünüyor. Bir başka kesim annenin çocuğa bakamayacak kadar küçük yaşta olması durumunda kürtaja izin verilebileceği görüşünde. Bazı kesimler ise engelli olacağı daha doğmadan tespit edilebilen cenin hususunda kürtaj kararını tamamen anneye bırakabiliyor. Bir başkası ise bu istisnaların tamamını kabul ediyor.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi dini kurallar da kürtaj üzerinde oldukça önemli rol oynuyorlar.
Örneğin Yahudilikte On Emir içerisinde yer alan “cana kıymama” emri ve yaşamın kutsallığına ilişkin daha başka kurallar uyarınca ekser din adamları yaşamın hamilelik ile Tanrı tarafından bir hediye şeklinde başladığı ve bundan sonra yapılacak müdahalelere cevaz verilmemesi gerektiği görüşündeler. Din adamlarının çoğunluğu gayri meşru ilişkiler neticesi oluşan veya özürlü olacağı önceden belli olan embriyo halinde de hamileliğin sonlandırılmasını uygun görmezler.[10]
Hristiyanlar Eski Ahit olarak tanımladıkları Tevrat’ı da kendi kutsal kitapları arasında saydıklarından, Yahudilikteki kürtajla ilgili uygulamaların çoğu Hristiyanlıkta da bazen aynen bazen de farklı değişikliklerle kabul edilmiştir. Hristiyan din adamları tarafından kürtaj, insanı öldürme olarak görülmekle birlikte cezası konusundaki uygulama Yahudilikten oldukça farklı bir şekilde değerlendirilmektedir. Cezalandırma yerine faillere karşı sevgi ve hoşgörü ile davranılmalıdır. Bu davranış şeklinin insanlar üzerinde yanlıştan dönmede ve tövbe etmede daha etkili olacağı bizzat Mesih tarafından belirtilmektedir. Gayri meşru ilişki veya tecavüz neticesinde oluşan hamilelik ve özürlü olacağı önceden bilinebilen embriyonun durumu hususunda Hristiyan din adamlarının ekserisi Yahudi din adamları gibi düşünürler. Nitekim Bosna Savaşında tecavüz sebebiyle hamile kalan 20.000 kadına hitaben Papa II. Paul, kürtaj yapmamaları çağrısında bulunmuştur.[11]
İslam’da ruh üfürüldükten sonra cenine dokunulamayacağı konusunda fakihler görüş birliği içerisindedirler ancak ruhun ne zaman üfürüldüğü konusu tartışmalı olduğundan kürtaja verilen hükümler de bu zaman diliminden önce veya sonra yapılmasına göre değişmektedir. Öte yandan İslam ulemasının ekserisi gayrimeşru ilişki veya tecavüz neticesi hamileliklerin kürtaj yoluyla sona erdirilmesine cevaz vermemişlerdir. Tecavüz bir suçtur ancak kürtaj da suçtur. Bu durum bir suçun başka bir suçla aklanmaya çalışılması gibidir. İbn-i Sina döneminde kadınların doğum yapma süreçleri ve gebeliğin kontrolüne yönelik birçok gelişme yaşanmıştır. İbn-i Sina kitabında kürtajın bilimsel açıdan niteliğini ve gerekli olma durumlarını açıklamıştır. Çocuğun sakat olması veya doğumu ile annesinin hayatının risk taşıma durumunda kürtajın gerekliliğini savunmuştur. Gebelik konusunda her iki cinsin ortak etki ve öneme sahip olduğunu belirten İbn-i Sina doğum üzerine gelişen ataerkil etkileri kırmıştır.[12]
Aynı şekilde körfez savaşında Iraklıların tecavüzüne maruz kalarak hamile kalan kadınlar hakkında da Kuveyt müftüsü kürtaja izin vermemiştir. İslam’da, anne karnındaki cenine miras, vasiyet gibi bazı haklar tanınmıştır. [13]
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığının fetvasına göre “İnsan hayatının korunması, İslâm dininin beş temel ilke ve amacından biridir. Zira en şerefli varlık olan insanoğlu saygındır ve dokunulmazdır. İnsanın yaşama hakkı, erkek spermi ile kadın yumurtasının birleştiği ve döllenmenin başladığı andan itibaren Allah tarafından verilmiş temel bir hak olup, artık bu safhadan itibaren anne baba da dâhil hiçbir kimsenin bu hakka müdahale etmesine izin verilmemiştir. Buna göre, annenin hayatının korunması gibi haklı ve kesin bir zaruret olmaksızın gebeliğe son vermek caiz değildir”.[14]
Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda da çeşitli uygulamalar görmekteyiz. Bu hususta en katı ülke İrlanda. İrlanda da kürtaj yasak. Malta, Kuzey İrlanda ve Polonya da bu konuda İrlanda’yı yalnız bırakmayan ülkeler. Andorra da tecavüz durumunda dahi kürtaj yasak olduğu gibi ertesi gün hapı dahi yasak.[15] Diğer ülkelerde ise kürtaj yasakları istisnalara göre değişiyor. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu, talep üzerine kürtaj yapılmasına izin veren ve bunun ötesinde bazı özel durumlarda da hamileliğin sonlandırılmasına hak tanıyan yasalara sahip.[16]
Ocak 2024’te Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu, kürtaj hakkının AB Temel Haklar Şartı’na dahil edilmesi çağrısında bulundu ve halen çalışmalar devam ediyor.[17]
Mesela Fransa’da kürtaj hakkı anayasal güvence altına alınmaya çalışılıyor ve bunun 2024 yılında gerçekleşeceği tahmin ediliyor.[18] Bu hususta bir anayasa değişikliği tasarısı mevcut. Tasarı Parlamentodan geçerse, Fransa, kürtaj hakkını anayasa tarafından güvence altına alan ilk ülke olacak.[19]
Not: Nitekim 2024 yılı başında Fransa kürtaj hakkını anayasal güvence altına alan ilk ülke olmuştur. https://www.bbc.com/turkce/articles/c3gke2ey0v5o
Almanya’da ise ilk 12 haftadan sonra kürtaj yaptırmak genel olarak yasak ve 3 yıla kadar hapis cezasına tabi.[20] Bunu Ceza Kanununun 218. maddesi[21] belirtiyor. Kürtaj sadece belli şartlar altında, yani aslında istisnai olarak yaptırılabiliyor. Bu şartlar Kanunun 218a maddesinde belirtiliyor. Hamile olan kişinin kürtajı kendi iradesiyle istemesiyle birlikte, devlet tarafından tanınan bir danışmanlık kurumuna gitmesi ve oradan bir belge alması gerekiyor (böyle bir kural sadece Almanya’da var); bu belgeyi aldığı gün ve kürtajı yaptıracağı gün arasında en az üç gün geçmesi lazım (kadının fikri değişebilir diye). Kürtajın tabii ki bir doktor tarafından yapılması gerekiyor ve kürtajı yapan doktorla danışmanlığı yapan doktorun aynı kişi olmaması gerekiyor. Danışmanlık merkezinden alınacak belge hususunda da bazı problemler rapor ediliyor. Örneğin Katolik Kilisesi’ne bağlı olan kurumlar 2001’den beri artık devlet tarafından tanınmıyor çünkü bu kurumlar sadece danışmanlık hizmeti veriyor ancak gerekli belgeyi vermiyor.[22] Danışmanlık kurumları veya kürtaj yapan kliniklerin önünde durmak suretiyle buraya gelen kadınları kürtajdan vazgeçmeye ikna etmeye çalışan gruplar var. Bu durum öylesine sıradanlaşmış ki Almanya’da artık “kaldırım tacizi” ismiyle anılıyor. Bu gruplara şimdiye kadar gösteri yapma hakkı kapsamında dokunulmadı. Ancak Federal Kabine bunun idari bir suç olarak para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin bir yasa tasarısını Ocak 2024’te kabul etti.[23]
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına gelince:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde (AİHS) kürtaj bir hak olarak yer almamaktadır. AİHM önüne gelen başvurular genelde AİHS de yer alan yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, insan onur ve haysiyeti hakkı ve aile-özel yaşam hakkı bağlamındadır.
AİHM’nin kürtaj konusunu ulusal takdire bıraktığı görülmektedir. Bu konuda devletler üzerinde etkili olmak istemediği, hatta etkili olma iradesini dahi göstermediği söylenebilir.
Yukarıda İrlanda’nın kürtaja karşı katı tutumundan söz etmiştik. Bu sonuca AİHM A, B, C / İrlanda davasından ulaşmak da mümkündür. İrlanda hukukunda kürtaj, ceza hukuku kapsamında yasaklanmıştır.
A, B, C / İrlanda davasında hamile olan 3 kadın İrlanda’da kürtaj yaptıramadıkları için İngiltere’ye gitmişler ve bunun hak ihlali teşkil ettiği iddiasını AİHM önüne getirmişlerdir. Başvuran her üç kadın da istemeden hamile kalmışlardır. Bunlardan A, evli olmayan, işsiz ve yoksulluk içinde yaşayan bir kadın olup tamamı koruyucu aileye verilmiş dört çocuğu vardı. Depresyonla mücadele eden eski bir alkolik olan kadın, ailesini yeniden bir araya getirme şansını tehlikeye atmamak için kürtaj yaptırmaya karar verdi. Birleşik Krallık'ta özel bir klinikte kürtaj masrafını bir tefeciden borç alarak ödemişti. Kadınlardan B ise tek ebeveyn olmaya hazır değildi ve dış gebelikle ilgili bir özel durumu vardı. Üçüncü başvurucu C, kanserden iyileşme sürecinde olan ve hamile olduğundan habersiz bir kadındı ve hamilelik sırasında kanserle ilgili bir dizi kontrolden geçmişti. Hamile olduğunu öğrendiğinde, hamileliğinin kanserin tekrar nüksetmesine neden olma riskinin olduğuna inandı ve bu nedenle sağlığından ve hayatından endişe etti. Ayrıca, doğuma devam etmesi halinde fetüsün maruz kalacağı riskten endişe duyuyordu ve bu nedenle İngiltere'de kürtaj yaptırmaya karar verdi.
Bu davada AİHM tarafından başvuru yaşama hakkı, insan onur ve haysiyeti hakkı ve özel yaşam ve aile hayatı hakkı açılarından incelendikten sonra başvuruculardan A ve B’nin kürtaj yasağına yönelik yaptıkları başvuru reddedilmiş ve C’nin ihlal iddiası ise yasağın kendisinden dolayı değil kürtaj yapmaya olanak veren yasal düzenlemenin eksik bırakılması nedeniyle kabul edilmiştir.[24] Dolayısıyla ulusal yargının iradesi ne yöndeyse AİHM de o yönde hareket etmiştir.
Söz konusu devlet kürtajı hak olarak görüyorsa AİHM buna bir şey demediği gibi kürtajı yasaklıyorsa yine bir şey dememektedir. AİHM in kararları genel olarak ikincillik ilkesinden hareketle durumu ulusal takdir kapsamında inceleme yönündedir.[25]
Türk Hukukunda durum:
Kürtaj kelimesi Türkçeye Fransızca curetage “bıçakla kazıma şeklinde cerrahi müdahale” sözcüğünden geçmiş olup Türkçede ilk defa 1933 yılında kullanılmıştır.[26]
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: "Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
Türk Medeni Kanunu'nun "Doğum ve ölüm" kenar başlıklı 28. maddesinde "Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder" kuralı mevcuttur.
2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’da gebeliğin ilk 10 hafta içerisinde istek üzerine sona erdirilmesine izin verilmiş, on haftadan sonraki kürtajın ise yalnızca tıbbi raporla belgelenen hayati tehlike veya ağır maluliyet riski durumunda söz konusu olabileceği belirtilmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nda ise tıbbi rapor olmaksızın 10 haftadan büyük bir çocuğu düşürme ve düşürtme eylemleri hapis cezasına tabi tutulmuştur.[27]
Türk Hukukunda Anayasa Mahkemesinin (AYM) kürtajla ilgili en kapsamlı ve en güncel kararı bireysel başvuru üzerine genel kurul halinde vermiş olduğu 23.07.2020 tarihli R.G. kararıdır. [28]
Bu kararda başvurucu; yaşının 18 yaşından küçük olması, zor ve tehdit sonucu birden fazla kişi tarafından nitelikli cinsel istismara maruz kalması nedeniyle gebe kaldığını belirtmiştir. Gebeliğinin sonlandırılması için sulh ceza hâkimliklerine birçok kez başvurmasına karşın yanlış ve çelişkili kararlar verildiğini, mahkemelerin bu tutumu nedeniyle gebelik süresinin yirmi haftayı geçtiğini, gebeliği sonlandıracak kararın bir türlü alınamadığını, tecavüz sonucu meydana gelen gebeliğe katlanmak zorunda bırakıldığını, bu nedenle ailesinin kendisini istemediğini ifade ederek insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca yasal mevzuatta bir mağdurun suç sonucu oluşan gebeliğinin sonlandırılmasına ilişkin usule ve esasa ilişkin düzenlemelerin bulunmadığını, mevzuatın yetersiz ve belirsiz olduğunu, bu durumun uygulamada suç mağduru kadınların yasal kürtaj hakkını kullanmasını imkânsız hâle getirdiğini belirtmiş; bu nedenle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesi “Anayasa'nın 17. maddesi gebeliğin sonlandırılması ile ilgili açık bir hak veya güvence içermemekte olup anılan maddenin böyle bir hakkı ihtiva ettiği biçiminde yorumlanması da mümkün değildir. Bu çerçevede hassas ahlaki, etik ve dinî tartışmaların söz konusu olduğu gebeliğin sonlandırılmasına ilişkin düzenlemeler bakımından kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla hangi haftaya kadar gebeliğin sonlandırılmasına karar verilebileceği, bunun nasıl ve hangi koşullarla yapılacağının belirlenmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir” yorumunu yaptıktan sonra somut olayda başvurucunun gebeliğin sona erdirilmesi talebi hususundaki kararın iki ay içerisinde bir türlü verilmemek suretiyle sürüncemede bırakılması nedeniyle başvurucunun gebeliğin sonlandırılması imkanına erişemediği tespitinde bulunarak hak ihlaline ve 100.000 TL tazminata hükmetmiştir.
Kanada, 1988'de Yüksek Mahkeme kararıyla kürtajı fiilen suç olmaktan çıkaran tek ülke olarak öne çıkmaktadır. Başka hiçbir ülke, hukuk reformu ne kadar liberal olursa olsun, kürtajı suç olmaktan tamamen çıkarmaya istekli olmamıştır.
Fas'ta kürtaj yasası, Fas'ın Fransız himayesi altında olduğu 1920 yılında yürürlüğe girdi. Mayıs 2015'te, kadınların güvenli olmayan kürtaj nedeniyle öldüğüne ilişkin raporların kamuoyunda yarattığı tartışmanın ardından, kralın talimatıyla yasal korumaların genişletilmesine yönelik bir reform süreci başlatıldı.
Etiyopya 2005 yılında kürtaj yasasını serbestleştirdi. Önceleri kürtaja yalnızca kadının hayatını kurtarmak veya fiziksel sağlığını korumak amacıyla izin veriliyordu. Mevcut yasa, tecavüz, ensest ya da fetüsün bozulması durumlarında, kadının yaşamının ya da fiziksel sağlığının tehlikede olması, fiziksel ya da zihinsel bir engelinin olması ya da fiziksel olarak reşit olmaması ya da zihinsel olarak doğuma hazır olmaması durumunda kürtaja izin veriyor. Bu, sahra altı Afrika için liberal bir yasadır.
Son yıllarda Latin Amerika'da yasal reformlar, mahkeme kararları ve halk sağlığı yönergelerinin bir kombinasyonu, kadınların güvenli kürtaja erişimini iyileştirdi. Bunlar arasında Mexico City'de (2007'den bu yana) ve Uruguay'da (2012'den beri) olduğu gibi hamileliğin ilk üç ayında talep üzerine kürtaja izin verilmesi yer alıyor. Arjantin, Bolivya, Brezilya, Kolombiya ve Kosta Rika'da yüksek mahkemeler, kararları her zaman uygulanmasa da kürtajın belirli gerekçelerinin anayasaya uygunluğunu ve kapsamını yorumlamada etkili oluyor.
Sonuç:
Görüldüğü üzere kürtaj hususunda dünyada tamamen yasaklama, tamamen serbest bırakma ve istisnalar kapsamında izin verme diye sayabileceğimiz üç ana uygulama var. Bu uygulamalardan hangisinin doğru veya hukuki olduğu noktasında bir cevap verebilmek oldukça güç. Zira doğrunun ne olduğu veya neyin hukuki olduğu baktığınız yere göre, anlayışa göre, dini inanca veya hukuk sistemine göre değişebilmekte.
Konuya bir canlının hayatına son verme olarak mı, bir canlının beden bütünlüğü ve bedeni üzerindeki mülkiyet hakkı ile özel hayatı kapsamında mı, çocuk doğsun da nasıl büyür ise büyüsün zaviyesinden mi yoksa istek ile büyütülen çocuklardan oluşacak toplumların dünyayı daha yaşanabilir kılacağı noktasından mı bakacağız?
Bu sorular cevabı çok zor olan sorular. Belki de birden fazla doğru cevabı olabilecek sorular. Fakat bu yazının sonunda bir kanaat belirtmemiz gerekirse bizim görüşümüz şöyle özetlenebilir:
Gerek Tevrat ve gerekse İncil ve Kur’an’da hamileliğin sona erdirilmesini birebir ve direkt olarak yasaklayan bir hüküm bulunmuyor. Bu dinler kapsamında ileri sürülen tüm görüşler tamamen din adamlarının yorumlarından kaynaklanıyor. Geldiğimiz noktada artık bir çocuğun anne-babasının kim olduğu yüzde yüze yakın oranda hemen tespit edilebiliyor. Artık bebeğin cinsiyeti ve sakat doğup doğmayacağı gibi bilgiler doğumdan önce yüzde yüz oranında belirlenebiliyor, kalp atışları doğmadan evvel duyulabiliyor. Bebek doğmadan önce anne karnında iken dahi bebeğe ameliyat yapılabiliyor. Bu sebeple artık binlerce yıldır din adamları tarafından oluşturulan görüşlerin yeni bilimsel gelişmeler ışığında gözden geçirilmesi gerekiyor.
Söylemek istediğimiz şudur ki, insan sağlığı hususunda artık din adamlarının yanında bilim adamlarının da görüşlerine değer verilmesi icap ediyor.
Dünyada her yıl 73 milyon civarında kürtaj yapılıyor. Yani kürtajın tamamen yasaklanması dünyaya her yıl Fransa’nın nüfusu kadar bir nüfus ilavesi anlamına geliyor.[30]
Kürtajı yasaklamak, istenmeyen çocuklardan oluşan bir neslin meydana gelmesine zemin hazırlayacaktır. Kürtajın tamamen yasaklandığı ülkelerde bile kürtaja büyük bir talep var. İstenmeyen gebelik oranları kürtaj erişimini kısıtlayan ülkelerde en yüksek, kürtajın genel olarak yasal olduğu ülkelerde ise en düşük oranlarda. Kürtaj hakkı verilmeyen kadınların çoğu, eğer gebeliği sona erdirme kararını kafasında oluşturmuş iseler ne şekilde olursa olsun, çoğu zaman da bilinçsiz ve sağlıksız şekilde, gebelikten kurtulmaya çalışıyorlar ve bu durum çocukları kurtaralım derken pek çok anne ölümlerine sebep oluyor.
Cinsel sağlık, üreme sağlığı ve doğum kontrolü konularında adım atmanın kürtajı yasaklamaya göre avantajları çok daha fazla.
Kürtaj konusundaki kararı anne ve babanın ortak kararına bırakmak en iyi çözüm gibi görünüyor. Çünkü o çocuğu taşıyacak, doğuracak, bakacak, büyütecek kişiler anne ve baba.
Öte yandan kürtajı bir hak olarak anayasal güvence altına almak gerekiyor. Bu hususta Fransa’nın adımları gayet olumlu. Bilim dünyasının görüşü doğrultusunda yeni doğan bir bebeğin en az kaç aylıkken yaşayabilme ihtimaline sahip olduğu belirlenmek suretiyle bu süre içerisindeki hamileliğin istek üzerine sona erdirilmesine izin verilmelidir.
Kürtaj hakkını anayasal güvenceye kavuşturmak gerekiyor ki hükümet değişikliği veya yüksek mahkeme heyetlerindeki değişiklikler kürtaj hakkı hususundaki kazanımları etkilemesin.
Emre TAN – 11.02.2024
[2]https://edition.cnn.com/2023/01/19/politics/supreme-court-dobbs-report-leak/index.html#:~:text=The%20leak%20%E2%80%93%20the%20worst%20breach,a%20constitutional%20right%20to%20abortion.
[3]https://en.wikipedia.org/wiki/Abortion_in_the_United_States#:~:text=As%20of%202024%2C%20California%2C%20Michigan,state%20law%20such%20as%20Colorado
[4]https://tr.euronews.com/2022/06/24/abdde-kurtaji-yasallastiran-ve-iptal-edilen-roe-v-wade-davasi-nedir#:~:text=ne%20anlama%20geliyor%3F-,Roe%20v.,bir%20hak%20oldu%C4%9Funu%20ortaya%20koydu.
[8]https://www.voaturkce.com/a/abd-kurtaj-hakkiyla-imtihani-teksas-izin-vermedi-baska-eyaletlerde-davalar-kapida/7395057.html
[9] https://zbr.com.mx/tr/sin-categoria-es/jill-biden-kurtaj-hakki-savunucusunu-devletin-durumu-konusmasinda-misafir-olarak-davet-ediyor/1295210/
[10]Abortion in Judaism, Christianity and Islam, Aynur Eryiğit Bader, https://dergipark.org.tr/tr/pub/antakiyat/issue/45661/554924
[12] Hak, Cinayet ve Politika Üçgeninde Kürtaj Hakkı, Sait Yıldırım, Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2018, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/537417
[13]Abortion in Judaism, Christianity and Islam, Aynur Eryiğit Bader, https://dergipark.org.tr/tr/pub/antakiyat/issue/45661/554924
[14] Din İşleri Yüksek Kurulu, 12.07.2017, https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/999/kurtaj-yaptirmak-caiz-midir
[19]https://www.ntv.com.tr/dunya/fransada-kurtaj-hakki-anayasal-guvence-altina-aliniyor,EcJ_0YvvQk-Zt4Y10N2P9g
[21] § 218 “(1) Hamileliği sonlandıran kişi, üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Döllenmiş yumurtanın rahme yerleşmesini tamamlamadan yürürlüğe giren işlemler, bu Kanun anlamında hamileliğin sona ermesi sayılmaz.
(2) Özellikle ağır vakalarda ceza, altı aydan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Kural olarak, özel ağır bir durum, failin aşağıdaki hallerinde söz konusu olur:
1.Hamile kadının iradesine aykırı hareket ederse veya
2.Dikkatsizce hamile kadının ölüm riskine veya sağlığına ciddi zarar gelmesine neden olursa.
(3) Hamile kadının suçu işlemesi hâlinde, cezası bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır.
(4) Teşebbüs cezalandırılır. Hamile kadın teşebbüs sebebiyle cezalandırılmaz.
[23]https://www.aerzteblatt.de/nachrichten/148830/Regierung-will-Schwangere-vor-Belaestigungen-von-Abtreibungsgegnern-schuetzen
[25] AİHM’nin Kürtajla İlgili Kararlarındaki Etkililik İradesi ve Toplumsal Cinsiyet İlişkisi, Arş. Gör. Muhammet KOÇAKGÖL, Ankara Barosu Dergisi, 2018/3, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/554232
[27] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 99 ve 100. maddeleri
[29] Marge Berer, Health und Human Rights, v. 19(1), 2017 Jun, Abortion Law and Policy Around the World,
Comments